İSRA
VE MİRAC
Kelime anlamı olarak “İsra”, gece yürüyüşü, gece
yolculuk etmek, “Mirac” ise
yükselmek, yükseğe çıkmak anlamlarına gelmektedir.
Peygamber'in Mekke 'deki
Mescid-i Haram'dan Kudus'deki Mescid-i Aksa'ya yaptığı gece yolculuğuna isra, Kudus'ten
göğe yükselmesine miraç denir. İsrâ ve Mirac hadisesi, Efendimizin (s.a.v)
peygamberliğinin on ikinci yılında, Mekke’de vuku bulmuştur.( Mirac hicretten 8
ay kadar önce meydana gelmiştir.)
İsra ve miraç mucizesinin nasıl gerçekleştiği Kur’an’da, İsra ve Necm surelerinde anlatılmıştır. İlgili ayetler şöyledir:
“Bir gece, kendisine bazı delillerimizi
gösterelim diye kulu Muhammedi, Mescid-i Haram’dan, çevresini mübarek
kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren O zatın şanı ne yücedir! Bütün
eksikliklerden uzaktır O! Gerçekten, her şeyi işiten, her şeyi gören O'dur.”
“O ufkun en yukarısında idi. Sonra indi
ve yaklaştı. Nihayet kendisine iki yay kadar, hatta daha da yakın oldu. Sonra
da vahyolunacak şeyi Allah kuluna vahyetti. O’nun gördüğünü kalbi yalanlamadı.
Şimdi O’nun gördüğü hakkında onunla mücadele mi edeceksiniz? And olsun ki onu
bir kere daha hakiki suretinde gördü. Sidre-i Müntehâ’da gördü. Ki, onun
yanında Me'vâ Cenneti vardır. O zaman Sidre'yi Allah'ın nuru kaplamıştı. Gözü
ne şaştı, ne de başka bir şeye baktı. And olsun ki Rabbinin ayetlerinden en
büyüklerini gördü.”
İsra ve Miraç olayı şöyle gerçekleşmiştir. Hz
Peygamber, bir gece Kabe'de Hicr (veya
Hatim) denilen yerdeyken Cebrail gelerek göğsünü açtı; zemzemle yıkadıktan sonra
içine iman ve hikmet doldurup kapattı.
Daha sonra Hz Peygamber'i (cennet bineği) olan Burak adlı bineğe bindirip Beytülmakdis'e götürdü. Hz Peygamber burada iki rekat namaz kıldıktan sonra Cebrail onu alıp dünya semasına yükseltti. Semaların her birinde bazı peygamberlerle karşılaştı. Allah'ın huzuruna çıktığında namaz beş vakit olarak farz kılındı. Sonra Bakara suresinin son iki ayeti verildi.
Sonra Peygamberimiz ’in (s.a.v) ümmetinden olup da, Allah'a şerik koşmayanlardan büyük günahlar bağışlandı.
Teşehhüd oturuşunda okuduğumuz ''Tahiyyat'' da, Miraç
esnasında Allah ile Efendimiz arasında selamlaşmadır. Bu bir nevi Allah'ın
Efendimiz vasıtasıyla Müslümanlara gönderdiği armağandır.
Mirac olayı ile, Efendimize karşı
tereddütsüz güven duyduğunu kanıtlayan Hz. Ebu Bekir Efendimiz tarafından ''Sıddik
''tereddütsüz inanan” lakabı ile anılmıştır.
Allah'ın kudretindeki sınırsızlığın bir delili olarak
gerçekleşen Mirac hadisesi; ''Bedenen mi yoksa ruhen mi gerçekleşmiştir şeklindeki
soruların sorulmasına da neden olmuştur. Bu konuda şu görüşler öne
sürülmektedir.
En çok kabul gören
görüş ise, fiziksek olarak, yani beden ve ruh olarak gerçekleşmiş olması.