KABE
Lügatte “Dört köşeli küp şeklinde nesne” demektir.
Kâbe, Kur’ân-ı Kerîm’de iki defa zikredilmektedir. Âyetlerde “el-Beyt, (ev) el-Beytü’l-atîk,(En eski ev) el-Beytü’l-harâm,
el-Beytü’l-muharram, el-Mescidü’l-harâm” (Korunmuş,dokunulmaz,saygı duyulan ev) gibi muhtelif isimlerle de anılan
Kâbe’ye halk arasında ekseriyetle “Kâbe-i Muazzama” En çok tercih edilen isim olarak öne çıkar.
Kabe’nin
yapılışı hakkındaki rivayetlere göre, Hz. Adem ile Havva cennetten
çıkarıldıkları vakit yeryüzünde Arafat’ta buluşurlar, beraberce batıya doğru
yürürler. Kabe’nin bulunduğu yere gelirler. Bu esnada Hz. Adem, bu buluşmaya
şükür olmak üzere Rabbine ibadet etmek ister ve cennette iken, etrafında tavaf
ederek ibadet ettiği nurdan sütunun tekrar kendisine verilmesini diler.
İşte
o nurdan sütun orada tecelli eder ve Hz. Adem, onun etrafında tavaf ederek
Allah’a ibadet eder. Bu nurdan sütun Hz. Şit zamanında kaybolur, yerine bir taş
kalır. Bunun üzerine Hz. Şit, onun yerine taştan onun gibi dört köşe bir bina
yapar ve o siyah taşı binanın bir köşesine yerleştirir.
İşte
bugün Hacer-ül Esved diye bilinen siyah taş odur. Sonra Nuh tufanında bina
kumlar altında uzunca bir süre gizli kalır.
Hz.
İbrahim Allah’ın emri ile Kabe’nin bulunduğu yere gider. Oğlu İsmail, annesi
ile birlikte orada iskan eder. Sonra İsmail ile beraber Kabe’nin yerini kazar.
Hz. Şit tarafından yapılan binanın temellerini bulur ve o temellerin üzerine
bugün mevcut olan Kabe’yi inşa eder. Ayette “Beytullah’ın temellerini
yükseltiyor” cümlesi bunu ifade eder.”
“İnsanın
ilk evi” şeklinde adlandırılan ve her gün yüz milyonlarca Müslümanın, o yöne
dönerek ibadet ettikleri Kabe’nin ne zaman ve kim tarafından yapıldığı
bilinmiyor, öte yandan Kabe’nin Hz. İbrahim tarafından ikinci kez inşa edilmesi
sırasında bazı esrarengiz olayların yaşandığı belirtiliyor.
Dünyada
yaşayan ve çeşitli dinlere mensup insanların farklı farklı ibadet şekilleri
vardır. Her inanç sahibi, kendi dininin gerektirdiği şekilde her gün ibadetini
sürdürür. Kabe, Müslümanların ibadetinde çok önemli bir yer tutar. Her gün
dünya üzerinde yaşayan milyonlarca Müslüman, nerede olurlarsa olsunlar, Kabe’nin
bulunduğu yönü hedef alıp, o yöne doğru namaz kılarlar.
Kabe’nin yerini arıyor
Birçok kaynağın
bildirdiğine göre, Kabe’nin bu günkü duruma gelişi, Hz. İbrahim’in zamanına
dek uzanır. İslam metinlerinde Allah’ın Hz. İbrahim’i Kabe’yi inşa etmekle
görevlendirerek Mekke’ye gönderdiği yazılıdır. Bununla birlikte, Kabe’nin Hz.
İbrahim’ den çok çok daha eski dönemlere uzanan bir geçmişi olduğu da
söyleniyor.
Çünkü Hz.
İbrahim’in Kâbe’yi inşa etmek için Mekke’ye geldiği sırada, “Kabe’nin yerini
aradığından” söz ediliyor. İnanışa göre Kabe çok önceleride vardı. Fakat Nuh
Tufanı sırasında yıkılarak kayboldu. İşte Hz. İbrahim de Kabe’nin özgün yerini
bulmak ve onu yeniden inşa etmekle görevlendirilmişti.
Dünyadan 1000 yıl önce
yaratıldı
İslam bilginleri
arasındaki yaygın inanca göre, “Allah gökleri ve yeri yaratmadan 40 yıl
ince, Kabe su üzerinde bir köpük halinde
bulunuyordu.” Yeryüzü o köpükten döşenmiştir. Dolayısıyla Kabe, kâinatın
mayasını oluşturmaktadır. Bir başka söylentiye göre de Allah yeryüzüne ait hiçbir
şey yaratmadan 1000 yıl önce Kabe’nin yerini yaratmıştı. Aynı inanışa göre
Kabe’nin temelleri yerin yedi kat altına kadar uzanır.
İlk tavaf ne zaman oldu?
Hz. Muhammed’in torunu
Hz. Hüseyin’in oğlu Muhammed, babası ile bir adamın arasında geçen ilginç
bir konuşmaya tanık olduğundan söz eder. “Babam ile beraber Mekke’de Mescidi
Haram’daydik. Babam Kabe’yi tavaf ediyordu, ben de onun arkasından
gidiyordum.
Birden babamın yanına bir adam yaklaştı ve şöyle dedi: ‘Ey Resulullah’ın oğlu!
Sana bir şey sormak istiyorum’. Babam ise tavaf bitinceye kadar adamla
konuşmadı. Daha sonra babam tavafını bitirdi ve Kabe’nin oluğunun (mizab)
altında durdu.
O adam tekrar
geldi ve babama şunu sordu: ‘Kabe’yi tavafın başlangıcını soruyorum. Tavaf ne
zaman, nasıl ve niçin yapılmıştır?’ Şam yöresinden geldiğini öğrendiğim bu
adama babam şunları anlattı:”
“Yeryüzüne bir
halife göndereceğim”
“Şam’lı kardeş, şimdi sana söyleyeceklerimi iyi ezberle ve doğru olarak anlat.
Kabe’yi tavafın başlangıcı şöyledir: Allah meleklere, ‘Ben yeryüzüne bir
halife göndereceğim’ dediği zaman melekler ona, ‘Ey bizim Rabbimiz! Halife, yeryüzünü
fesada uğratacak, orada kanlar akıtacak, düşmanlıkta bulanacak, suç ve cinayet
işleyecek kimselerden, yani bizden başkasından mı tayin olunacak? Rabbimiz, o
halifeyi bizim aramızdan seç’ şeklinde ısrar ettiler. Allah ise şöyle dedi:
‘Ben şüphesiz sizin bilmediklerinizi de bilirim.’ “
Gökteki beyt
“Melekler bunun üzerine Rab’larına karşı yaptıkları bu itirazdan ötürü, O’nun
gazabını anlayarak Arş’a sığındılar. Başlarını yukarıya kaldırarak Allah’a
yalvarmaya başladılar. Bu şekilde hiç durmadan saatlerce arşı tavaf ettiler.
Bu hareketlerinden ötürü Allah meleklere acıdı.
Bundan sonra da Allah arşın altında dört direkli bir ‘Beyt’ (ev) koydu. Bu
Beyt’in direklerini kırmızı yakuttan süsledi ve ona Beyt’üd Darrah adını
verdi. Sonra da meleklere şöyle dedi: “Arşı tavaf etmeyi bırakın da bu Beyt’i
dolaşın.’ Bunun üzerine melekler bu gökteki Beyt’in çevresinde tavafa
başladılar.
Dünyanın kendi etrafında dönüşü gibi insanlar yaptıkları tavafla kebe'nin etrafında,meleklerde semada Beytülma'mur'un etrafında dönerler.Hz Peygamber'emi'rac sırasında gösterilen Beytülma'mu,yedinci semada bir gelen bir daha gelmemek üzere her gün 70.000 meleğin ziyaret edip ibadette bulunduğu bir mabeddir.
Melekler Kabe’nin
temelini kazıyorlar
Yine bir diğer İslam
inancına göre, Âdem, cennetten yeryüzüne indirildiğinde, Allah onu teselli
etmek için melekler aracılığıyla yeryüzüne bir beyt indirmişti. Melekler yeryüzüne
inip Kabe için yedinci kata kadar varan bir temel kazdılar. Temele ancak otuz
kişinin kaldırabileceği büyüklükte taşlar yerleştirdiler. Âdem de bu sağlam
temelin üzerine cennetten indirilen beyti yerleştirdi. Ve onun çevresinde ilk
tavaf eden kişi oldu.
Tufan’da kayboldu
Nuh Tufanı’nda ise Kabe’nin yeri kayboldu. Tufan’dan, Hz. İbrahim’in zamanına
kadar yeri de belirsiz kaldı. Sadece Kabe’nin bulunduğu alan
biliniyordu.
Bu yer de kırmızı topraklı ve sel sularının ulaşamayacağı kadar tümsek bir tepe durumundaydı.
Yeri kesin olarak belli olmamakla birlikte, insanlar tarafından Kabe’nin
yerinin bu bölgede olduğu biliniyordu ve tıpkı bugün olduğu gibi o zaman da
yeryüzünün çeşitli yerlerinden insanlar Kabe’nin bulunduğu bölgeye gelip dua
ederlerdi, ibadet ederlerdi.
Esrarengiz bulut
Bu durum Hz. İbrahim’in
Allah tarafından Kabe’nin yeniden inşa edilmesiyle görevlendirildiği zamana
kadar sürdü. Bu konuya ilişkin kaynaklardaki bilgilere göre Kabe’nin Hz.
İbrahim tarafından inşasında birtakım esrarengiz olaylar oldu. Sözgelimi Hz.
İbrahim, Kabe’yi inşa etmek için Mekke’ye geldiğinde, yanında bir melek ve
‘Sekine’ adı verilen bir “şey” vardı. Sekine’nin ne olduğu konusunda çelişkili
ve farklı bilgiler öne sürülüyor. Kimilerine göre, Sekine iki kanadı ve kedi
başı gibi bir başı olan ve çok hızlı uçan bir “kuş” idi.
Kimilerine göre ise
Sekine’nin insan yüzüne benzeyen bir yüzü vardı ve bir tür inilti sesi
çıkarırdı. Daha başkaları ise Sekine’nin hoş bir rüzgâr olduğunu öne
sürüyorlar.
Müslüman hacıların
Kabe’de tavaf ettikleri sırada çekilen bir gece fotoğrafı, islami inanışa göre
ilk tavaf Âdem Peygamberden önce melekler tarafından yapıldı. Meleklerin gökte
tavaf ettikleri yer, tam bugünkü Kabe’nin bulunduğu yerin üstündeydi
Bulut yere iniyor
Hz. İbrahim, bugünkü
Kabe’nin bulunduğu yere gelince Sekine, ona, “Burada dur!” dedi.
Kabe’nin yeri bu şekilde belirlendikten sonra Sekine, içinde baş şekli bulunan
bir bulut biçiminde yere indi.
Bulut ona Kabe’nin inşa edileceği yer üzerinde görünerek şöyle dedi: “Ey
İbrahim! Rabbin sana bu bulutun altında ve onun ölçüsünde bir temel kazmanı
emrediyor.” Hz. İbrahim de bulutun gösterdiği ölçülerde yeri kazmaya
başladı. Oğlu Hz. İsmail de ona yardım ediyordu. Bir süre sonra Kabe’nin Adem
tarafından inşa edildiği zamanki ilk temeline ulaştılar. Bundan sonra
meleklerin de yardımıyla Kabe inşa edilmeye başlandı. Kabe’nin inşasında
kullanılan taşların, Sina, Lübnan, Hira, Zeytinlik ve Cudi dağlarından
getirildiği söyleniyor.
Kabe’nin kapısının
üzerindeki siyah örtü hac mevsiminde kaldırılır. Kapıya el sürmek hacıların
yerine getirmesi gereken bir davranış olarak kabul ediliyor
Levite olan taş
Kabe’nin yüksekliği
yerden bir adam boyu olunca bulut birden kayboldu. Bundan sonra Kabe’nin
duvarları inşa edilmeye başlandı. Hz. İsmail taş taşıyor, yaşlı babası Hz. İbrahim
de duvar örüyordu. Fakat binanın duvarları yükselip de insan boyunu aşınca Hz.
İsmail özel bir taş getirdi.
Bu taş denildiğine göre yere temas etmiyordu ve Hz. İbrahim’in ihtiyacına göre
alçalıp, yükseliyordu. Kabe’ nin duvarı Hacer-ül Esved taşının bulunduğu yere
gelince Hz. İbrahim oğluna şöyle dedi: “Bana öyle bir taş getir ki, onu bu
köşeye koyayım.” Bunun üzerine Hz. İsmail, babasının istediği taşı bulmak
için çevrede dağlara çıktı. O sırada karşısına Cebrail çıktı ve ona Hacer-ül
Esved taşını verdi. Taş böylece bugünkü yerine yerleştirildi.
İnsanlar kirletmeseydi, şifa verecekti
Hz. Muhammed’in ise Hacer-ül
Esved ile ilgili olarak şöyle dediği söyleniyor: “Bu taş eğer cahiliye
devrinin pislikleri ve kirleri ile kirletilmiş olmasaydı onunla her türlü
hastalık, veba ve musibetten kurtulmak için Allah’tan şifa istenirdi. Allah
elbette bir gün onu ilk yarattığı şekle döndürecektir.
O, cennet yakutlarından beyaz bir yakut idi, fakat, Allah onu, kötülerin
günahlarından ötürü değiştirip, ziynetini zalim ve günahkârlardan gizledi.
Çünkü onlar, cennetten çıkma bir şey bakmaya layık değillerdir.”
Cennetten
getirildiğine inanılan Hacer-ül Esved taşı, Hz. Muhammed’e göre bu kara taş
önceleri bembeyazdı, insanların günahları onu kararttı.
“Hacer-ül Esved
cennete dönecektir”
Hz. Muhammed’in Hacer-ül
Esved ile ilgili diğer sözleri de şöyle: “Hacer-ül Esved cennet
taşlarından bir taştır. Eğer ona kirli eller dokunmasaydı, şimdi aynen indiği
şekilde kalacaktı… Hacer-ül Esved Allah’ın yeryüzündeki sağ elidir. Allah onun
vasıtasıyla kulları ile tokalaşır…
Cebrail, Hacer-ül
Esved’i cennetten getirdi ve onu gördüğünüz yere yerleştirdi. O sizin desteğinizdir. O
durdukça siz iyilik üzerinde kalırsınız. Ona gücünüz yettiği kadar yapışın.
Çünkü şüphe yoktur ki, Cebrail bir gün gelip onu getirdiği yere götürecektir…
Hacer-ül Esved cennet yakutlarından bir yakuttur. Dönüp gideceği yer de yine
cennettir.”
İbni Abbas ise şöyle diyor: “Yeryüzünde cennete ait sadece iki varlık
vardır. Bunlardan biri Hacer-ül Esved, diğeri ise Makamı ibrahim’dir. Eğer
bunlara müşriklerin elleri dokunmamış olsaydı, onlara dokunan kimselere Allah
şifa verecektir.”
Hacer-ül Esved taşı,
Kabe’nin doğu köşesinde, kapıya yakın bir yerde ve yerden 1,5 metre yükseklikte gümüşten bir mahfaza içinde tavafın başlangıç ve bitiş noktasını belli eden hacerul esved bulnur. Arapçada ''siyah taş'' anlamına gelen Hacerülesved 30 cm
çapında, yumurta biçiminde, hafif sarı ve koyu kırmızı damarlı bir taştır. Hacerülesved Hz İbrahim tarafından kabe'nin inşası esnasında tavafın başlangıç noktasını belirlemek amacıyla yerleştirilmiştir.Resül'i Ekrem Bir defasında dudaklarını Hacerülesved'in üzerine koyarak uzun süre ağlamış daha sonra dönüp Hz Ömer'in de ağladığını görünce şöyle demiştir.
''Ey Ömer! Göz yaşları burada dökülür''Hz Ömer yine Hacerülesved le ilgili olarak ''Allah'a and olsun ki senin zarar veya fayda vermeyen bir taş olduğunu biliyordum.Eğer Resulüllah seni istilam ederken görmeseydim, ben de seni istilam etmezdim'' ve Resulüllah'ı seni öperken görmeseydim seni öpmezdim.Şeklindeki sözleriyle Hacerülesved'in önemine işaret etmiştir.
Kabe ve 19 sayısı
Öte yandan, gizemli 19
sayısının Kabe ve çevresinde de ortaya çıktığı görülüyor. Derinlemesine
olmamakla birlikte, yapılan küçük bir inceleme, şu sonuçlan ortaya koydu: Kabe’
nin de içinde bulunduğu Mescid-ül-Haram’ın kapılarının sayısı 19’dur. Hacer-ül
Esved ile Makamı İbrahim’in arasındaki uzaklık 19 metredir. Kabe’nin içerisinde
bulunan levhaların toplam adedi 38’dir (2X19). Bu levhalardan yine 19 tanesi
yeşil renktedir. Kabe’nin güney köşesi (Rükn-ül-Yemani) ile doğu köşesi
(Rükn-ül Esved – Hacer-ül Esved’in bulunduğu köşe) arasında 19 taş vardır.
Ruhsal enerji merkezleri
Yazılı tarihin
bilgilerine göre Kabe’nin ne zaman, hangi uygarlık zamanında, nasıl ve niçin
yapıldığına ilişkin hiçbir bilgi yok. Bazı gizemciler Kabe’nin, yeryüzünün en
büyük ve en güçlü ruhsal enerji merkezi olduğunu belirtiyorlar.
Onlara göre
yeryüzünün çeşitli yörelerine dağılmış durumda bulunan psişik enerji
santralları var. Esrarengiz yeraltı ülkesi Agarta, Paskalya Adası’ndaki dev
heykeller, İngiltere’deki Stonehenge megalitleri, ve Piramitler bunlardan
sadece birkaçı. Öte yandan, bilindiği gibi ley araştırmacıları da bu söz konusu
noktalarda, “ley enerjisi” adını verdikleri fakat içeriği tam olarak bilinmeyen
bir enerjinin akıştığından söz ediyorlar.
Eski insanlar ve enerjinin odaklandığı noktaları şu ya da bu şekilde
biliyorlardı ve bu odak noktalarına çeşitli yapılar kurmuşlardı. Tarihin
çeşitli dönemlerinde insanların buralarda dinsel törenler düzenledikleri
biliniyor.
Hacıların Safa ve Merve
arasında yapmaları gereken yürüyüşten bir görünüş
Hatta Druid rahiplerinin
izleyicileri günümüzde bile, yılda bir kez Stonehenge megalitleri çevresinde
toplanıp dinsel tören yapıyorlar. Fakat kuşkusuz tüm bu enerji merkezleri
artık, o ilk etkinliklerini kaybetmişe benziyorlar.
Kabe’nin, Hacer-ül
Esved ve Makamı İbrahim’in İçinde yer aldığı Mescid-ül Haram. Mescid-ül Haramın
19 kapısı var. Ayrıca Hacer-ül Esved ile Makamı İbrahim arasındaki uzaklığın da
19 metre
olduğu belirtiliyor.
Kozmik enerjileri topluyor
Eğer gerçekten Kabe
denildiği gibi bir ruhsal enerji merkezi ise, etkinliğini hâlâ tüm canlılığıyla
sürdürüyor demektir. Kabe’nin, birtakım kozmik enerjileri bünyesinde
toplayarak yeryüzüne dağıttığı, böylece bir tür transformatör işlevi gördüğü
söyleniyor. Bunun sonucunda da her gün milyonlarca Müslüman, Kabe yönüne
dönerek oradan yayılan psişik enerji ile uyuma geçiyorlar.
Ayrıca, namaz sırasında yapılan hareketler de bu enerjinin, insanın ruhsal ve
fiziksel varlığının tüm unsurlarına nüfuz etmesini sağlıyor. Kabe’de tavaf
yapıldığı zaman ise, yani enerjinin odak noktasının çevresinde dönüldüğü zaman
bu psişik enerji ile en üst düzeyde bağlantı kurulduğu an oluyor.
Nitekim insanların tavaf sırasında birtakım normalötesi olaylar yaşadıkları
söyleniyor. Bunların arasında zaman kaymaları, ışınlama olayları, apor
olayları, çeşitli ruhsal görüntüler var. Hatta tavaf sırasında gökte uçandaire
gördüğünü söyleyenler bile var.
Şeytan taşlama
yeri.
İslam inanışa göre Hz. ibrahim, oğlu İsmail’i Allah’a kurban etmek istedi.
Denildiğine göre Hz. İbrahim’i böyle yapmaya zorlayan şeytan oldu. Hz. İbrahim
önce buna karşı çıktı ve Şeytan ile aralarında bir mücadele başladı. Hz.
İbrahim Şeytan’a taşlar atmaya başladı. Bu olayın geçtiği yer olduğuna inanılan
noktaya sonraları fotoğrafta görülen sütun dikildi. Bu sütuna taş atılarak
şeytan’ın kovulacağına inanılıyor .
Kıyamet günü tanıklık yapacak
Hacer-ül Esved taşının
ise Dünyadışı bir kökeni olduğu öne sürülüyor.
Ayrıca Hacer-ül Esved’in, öyle sadece basit bir taş olmanın ötesinde evrensel
düzeyde bir işlevi olduğu belirtiliyor. Bu işlevin ise Dünyadışı zekâlarla
bağlantılı bir tür kozmik bilgisayar olabileceği düşünülüyor. Nitekim, bazı
gizemciler, Hz. Muhammed’in şu sözünün, ancak bu şekilde bir anlam
kazanabileceğini vurguluyorlar: “Şüphesiz, Allah bu taşı, göreceği iki
gözü ve kendisini öpenlere şahitlik yapacağı bir dili ile kıyamet gününde
insanlar için konuşturacaktır.”
“Şam’lı kardeş, şimdi sana söyleyeceklerimi iyi ezberle ve doğru olarak anlat. Kabe’yi tavafın başlangıcı şöyledir: Allah meleklere, ‘Ben yeryüzüne bir halife göndereceğim’ dediği zaman melekler ona, ‘Ey bizim Rabbimiz! Halife, yeryüzünü fesada uğratacak, orada kanlar akıtacak, düşmanlıkta bulanacak, suç ve cinayet işleyecek kimselerden, yani bizden başkasından mı tayin olunacak? Rabbimiz, o halifeyi bizim aramızdan seç’ şeklinde ısrar ettiler. Allah ise şöyle dedi: ‘Ben şüphesiz sizin bilmediklerinizi de bilirim.’ “
“Melekler bunun üzerine Rab’larına karşı yaptıkları bu itirazdan ötürü, O’nun gazabını anlayarak Arş’a sığındılar. Başlarını yukarıya kaldırarak Allah’a yalvarmaya başladılar. Bu şekilde hiç durmadan saatlerce arşı tavaf ettiler. Bu hareketlerinden ötürü Allah meleklere acıdı.
Dünyanın kendi etrafında dönüşü gibi insanlar yaptıkları tavafla kebe'nin etrafında,meleklerde semada Beytülma'mur'un etrafında dönerler.Hz Peygamber'emi'rac sırasında gösterilen Beytülma'mu,yedinci semada bir gelen bir daha gelmemek üzere her gün 70.000 meleğin ziyaret edip ibadette bulunduğu bir mabeddir.
Esrarengiz bulut
Bu durum Hz. İbrahim’in Allah tarafından Kabe’nin yeniden inşa edilmesiyle görevlendirildiği zamana kadar sürdü. Bu konuya ilişkin kaynaklardaki bilgilere göre Kabe’nin Hz. İbrahim tarafından inşasında birtakım esrarengiz olaylar oldu. Sözgelimi Hz. İbrahim, Kabe’yi inşa etmek için Mekke’ye geldiğinde, yanında bir melek ve ‘Sekine’ adı verilen bir “şey” vardı. Sekine’nin ne olduğu konusunda çelişkili ve farklı bilgiler öne sürülüyor. Kimilerine göre, Sekine iki kanadı ve kedi başı gibi bir başı olan ve çok hızlı uçan bir “kuş” idi.
Hz. İbrahim, bugünkü Kabe’nin bulunduğu yere gelince Sekine, ona, “Burada dur!” dedi. Kabe’nin yeri bu şekilde belirlendikten sonra Sekine, içinde baş şekli bulunan bir bulut biçiminde yere indi.
Bu taş denildiğine göre yere temas etmiyordu ve Hz. İbrahim’in ihtiyacına göre alçalıp, yükseliyordu. Kabe’ nin duvarı Hacer-ül Esved taşının bulunduğu yere gelince Hz. İbrahim oğluna şöyle dedi: “Bana öyle bir taş getir ki, onu bu köşeye koyayım.” Bunun üzerine Hz. İsmail, babasının istediği taşı bulmak için çevrede dağlara çıktı. O sırada karşısına Cebrail çıktı ve ona Hacer-ül Esved taşını verdi. Taş böylece bugünkü yerine yerleştirildi.
O, cennet yakutlarından beyaz bir yakut idi, fakat, Allah onu, kötülerin günahlarından ötürü değiştirip, ziynetini zalim ve günahkârlardan gizledi. Çünkü onlar, cennetten çıkma bir şey bakmaya layık değillerdir.”
İbni Abbas ise şöyle diyor: “Yeryüzünde cennete ait sadece iki varlık vardır. Bunlardan biri Hacer-ül Esved, diğeri ise Makamı ibrahim’dir. Eğer bunlara müşriklerin elleri dokunmamış olsaydı, onlara dokunan kimselere Allah şifa verecektir.”
''Ey Ömer! Göz yaşları burada dökülür''Hz Ömer yine Hacerülesved le ilgili olarak ''Allah'a and olsun ki senin zarar veya fayda vermeyen bir taş olduğunu biliyordum.Eğer Resulüllah seni istilam ederken görmeseydim, ben de seni istilam etmezdim'' ve Resulüllah'ı seni öperken görmeseydim seni öpmezdim.Şeklindeki sözleriyle Hacerülesved'in önemine işaret etmiştir.
Eski insanlar ve enerjinin odaklandığı noktaları şu ya da bu şekilde biliyorlardı ve bu odak noktalarına çeşitli yapılar kurmuşlardı. Tarihin çeşitli dönemlerinde insanların buralarda dinsel törenler düzenledikleri biliniyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder